Uzun süredir kurak geçen bir beyin tarlasının ortasında kitaptan çıkan kelimeler bir vaha bir akarsu olur, sanki bir türlü bulamadığı sevgilisini yüzyıllardır arayan efsanevi bir savaşçının onu bulduğu andaki hissi yaratır insana. Önce bir mal olursun neye uğradığını şaşırırsın. Sevdiğinle kucaklaşır senelerin verdiği özlemi giderirsin her şeyi yaparsın onla gezer tozar esersin kara güne. Bu çok uzun sürmez ayrılığa dahilmiş ya sevda tatmin olmazsın yeniden aramak istersin durursun koparsın ayrılırsın. İşte size kitap okumanın verdiği tuhaf rahatsızlığı tanımladım.Daha çoğunu arzu etmek. Belki amansız, doğuştan gelen açgözlülüğümüzü kanalize edebileceğimiz en etik ve saygıdeğer yöntem.
şekil 1.5 a |
Ben iki görselle bir soruna değinmek bir çözüm sunmak peşindeyim. Şimdi şekil 1.5 a ya bakın yanda. Gördüğünüz üzere ecnebice küfürler falan var duvarda pek bir kirli ve boktan gözüküyor yani bir insanın genel olarak gün içinde bulunduğu ama pek bulunmak istemediği duvar. Kitap okumak bir kaçıştır uçsuz bucaksız hayal dünyasına. Kitap okumak kurtuluştur ve renkleri görmektir. Görüldüğü üzere kitaplar bir basamaktır dünya denilen o acımasız duvarın arkasını görmek için kullanılan.
Fakat bu basamak sayısı çok önemlidir.
şekil 2.8 b |
Dünyanın bize sunduğu o sahte imajla yetinmemeliyiz. Ama gerçeği görüp onun verdiği ümitsizlik ve ızdırap yüzünden okumaktan vazgeçmemeliyiz. Her an bu sevdayı körüklemeli bir basamak bir basamak koymalıyız altımıza taa ki... En azından ben vazgeçmeyeceğim okumaktan. Sorum şu: Bana katılmak ister misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Eyv