29 Ocak 2015 Perşembe

Nejdet Abi

Siz de bilirsiniz, her semtte mutlaka, birçok şeyi terk etmiş, birçok şeyden “birey” olmak uğruna vazgeçmiş kırgın, küskün ama vakur, doğayı, denizi, insanları çıkar uğruna değil de olduğu gibi seven yarı filozof bilge bir şarapçı vardır. Onlar için borsa, endeks, faiz bir şey ifade etmez... Günlük hayatın koşuşturması, kariyer, ego çatışmaları nedir ki onlar için?.. Gazeteler, dergiler sadece şarap şişelerini sarmaya yarar...

İşte Necdet Abi de bu yüzlerce modem zaman dervişinden yalnızca biriydi. Sarıyer sahilinde bir bankta yaşardı. Biz gençler olarak yanma gittiğimizde, coşkuyla karşılardı bizi. Şarap şişesi elden ele dolaşırken anlattığı minik ayrıntılarla verirdi hayat dersini. Sevgilimizden mi ayrıldık, işyerinde sorunlar mı yaşadık, gece gider, Necdet Abi’ye dost meclisinde anlatırdık olan biteni. Her söyleneni dikkatle dinler, şarabından bir yudum alır ve kimi zaman Hayyam’dan, kimi zaman da Nesimî’den bir dizeyle bize yol gösterirdi.

Bir gün Alperlerin evinde oturmuş yine nefret ettiğimiz işlerde, ofislerde çalışan, bitirmek isteyip de bitiremediğimiz ilişkileri sürdüren, kopmak isteyip cesaret edemediğimiz insanlarla yaşayan bizlerin ne kadar zavallı, Necdet Abi’nin ise ne kadar ulvî ve ulaşmak istediğimiz yerde olduğunu birbirimize anlatıyorduk ki birden Alper ev sahibi olmanın verdiği rahatlıkla, “Necdet Abi şöyle kral, Necdet Abi böyle şahane !.. Sokayım Necdet Abi’ye! Başka muhabbetiniz yok mu lan sizin?” dedi ve “Yazıklar olsun ki bize, şurda koskoca okumuş adamlarız, takılmışız bir ayyaşın g.tüne ondan medet umuyoruz. Ulan Allah’ın salakları, Necdet Abi’nin kendine hayrı yok, bize nasıl olsun?” diye de devam etti. Bunu duyan Ersan, “Ama Alper, niye öyle diyorsun?” diye itiraz etti ve “Yenilgi, boş vermişlik, tutunama-yış...” gibi bir şeyler geveledi. Alper “Ya Ersan, bırak Allah aşkına” diye söze başladı ve Necdet Abi’nin aslında bilge falan olmadığını, filozofluk ayağına bizim getirdiğimiz şaraplarla bir güzel piiz yaptığını, aslında dikkatli dinlersek söylediklerinin de pek matah şeyler olmadığını, yani kısacası Necdet Abi’nin şerefsizin teki olduğunu anlattı. Biz, Alper’in anlattıklarından çok etkilendik ve Necdet Abi’yi dövmeye karar verdik. Baktım ben muhabbette çok pasif kaldım, ortamın “haklısın abi”cisi, “bravo abi”cisi oldum, hemen atağa kalktım ve yumruğumu masaya vurarak “O zaman ne duruyoruz abi, kalkın gidelim şimdi dövelim şu lavuğu” diye kükredim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eyv